OVA - M. YASİN
(Kaynak: Diriliş Dergisi Sayı 10-11-12, s.132)
Arılar evin penceresine
yerleşti
Perdeler tül perdelerse
örümcekler sağolsun
Yemek arkadaşımız genç
bir gelincik
Öğrenememiş göze batan
bir korkmayı bile
Yağmur biter sesi
bitmez çatıda
Bir uğursuz rüzgâr gibi
uğuldar
Ağaçlar güz gelmeden
solar
Yapraklarını dökerler
bir cüzzamlı gibi
Biliyorum bekliyor uyku
beni
Yarısı düşlerden
kavrulmuş bir yatakta
Öyle durur bir düşman
gözcüsü de
Ve ormanı tükenmiş
aslan baba
Bu kentte ve başka
kentlerde
Bize uygun ev yoktur
Kutlu evlere uymayız
biz de
Ölsek yeraltını
yadırgamayız
Kurtulmuş da oluruz
Paslı somyaların
Aç köpeğinkini andıran
Diş gıcırtısından
Sabah kalkıp da
tartılsak
Bilge bir kantarda
Biraz eksilmişizdir
O kadarını yatak yemiş
Bir ülke de işte böyle
kalkıyor ortadan
Halk artsa da çoğalsa
da
Evler göğe ulaşıp
yitiyor
Geçenlerde gözüme bir
at ilişmişti
Tunç bir ırmağa
bakıyordu boyuna
Suda geçen en küçük
böceklere bile
Hayret ediyordu
hayrandı sanki
Görüyorum tabiatta her
yaratık
Kolaylıkla kayıyor
tepelerde
Tepelerde gün sağ ve
dipdiri
Tepelerde karlar taze
üzüm kılığı
Evinde donmuş olan
Cihan savaşı atlısı
Islak kepenkli çarşıya
yağmıyor
Cami camlarında
Bir namaz azığı buğusu
Genç bir ermişin düşü
Seçiyor doğuyu batıyı
Petrol rengi bir
bengisu
İnsan yüzünün aklığında
Deve yüzünün konukluğunda
Baba kesimlerinde ana
ovalarında
Tabut tersine dönmüş
iyice
İçi boşalmış da
insandan
Sabun barışı düz
yatıştan
Küçük liman
konuşmasından
Ödevi bitmiş zeytinyağı
tükenmiş deriden
Uçmuş mağaraları
doğumlara
Ölüm doğumlarına sur
yağmurlarına
Hac dönüşleri
ışıldağına
Al tutmuş atlar avına
Kes sesini kitap çobanı
Sen nasılsa arta
karmışsın
Ortaçağın çılgın
asmalarından
Ürküten bir şarap gibi