18 Temmuz 2014 Cuma

Burs Başvuruları Başladı

BURS BAŞVURU VE DEĞERLENDİRME SÜRECİ


      Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, 2014-2015 öğretim yılında İstanbul’daki üniversitelerin edebiyat fakültelerinde okuyan veya edebiyat dergilerinde yazan üniversite öğrencilerine karşılıksız burs veriyor.

     Burs başvuruları, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da 04 Temmuz – 30 Eylül 2014 tarihleri arasında Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin internet sitesi (www.tded.org.tr) adresinden temin edilecek formu eksiksiz doldurup, öğrenci belgesi ve ara sınıflar için transkript ekleyerek bilgi@tded.org.tr adresine ileterek yapılacaktır.  Ayrıca bizzat dernek merkezine de başvuruda bulunulabilir.

     Adaylar başvuru formlarını sanal ortamda veya elden teslim ettikten sonra bilgilerinde herhangi bir değişiklik yapamazlar.

     Başvuru form sahibi öğrenciler, burs komitesinin belirlediği tarihte Dernek merkezinde sözlü mülakata alınırlar.

     Mülakata katılan öğrenciler “başarı” ve “ihtiyaç” kriterine göre değerlendirildikten sonra, burs almaya hak kazanan öğrencilerimizin isimleri sitemizde duyurulacaktır.



Burs Almaya Hak Kazanan Öğrencilerimizden Talep Edilen Belgeler:
1. Nüfus Cüzdan fotokopisi
2. İkametgâh belgesi
3. Cumhuriyet Savcılığı’ndan sabıka kaydı belgesi
4. Öğrenci belgesi / Transkript

     Belgeleri eksik başvurular işleme alınmaz. Öngörülen sürede belgelerinin tamamı Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’ne ulaşmayan başvuru sahipleri, bursiyer adaylığından çıkartılır.

     Bursiyer adaylarının belgeleri, başvurularındaki beyanları ile karşılaştırılır. Değerlendirmeye esas oluşturan beyana aykırı bilgiler incelenir ve gerekli görülen durumlarda aday süreç dışına çıkartılır. Bu tür adaylara burs verilmez. Mülakattan sonra burs almaya hak kazanan bir bursiyer, istenen belgelerden herhangi birinin eksik olması halinde burs verilecekler listesinden çıkartılır.

Adres:
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği
Feshane Cad. No:3 34050 Eyüp-İstanbul
Tel: 0(212) 581 69 12 – 0(212) 581 61 72

17 Temmuz 2014 Perşembe

Dil ve Edebiyat dergisinin Temmuz sayısı çıktı!

Karışım/Melez Kimlikler

Dil ve Edebiyat dergisinin 67. sayısı çıktı!

     Dil ve Edebiyat, bu sayısında Üzeyir İlbak’ın kaleminden modernleşme ve küreselleşme süreciyle belirginleşen kimlik arayışlarını ele alırken; Doğan Hızlan’ın Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’ndeki konferansından hazırlanan “Edebiyat ve Eleştiri” başlıklı bir metnine de yer veriyor. Ahmet Meral “Eğitim Serüvenimiz”, Yusuf Akçay “Mitolojiden Milliyetçiliğe Dil” başlıklı yazıları ve İbrahim Kaya “Düğün” adlı hikâyesi ile dergide yer alıyorlar.

     M. Atilla Maraş’ın Metin Önal Mengüşoğlu biyografisi ile devam eden dizi yazısı ve Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in Ramazan üzerine değerlendirmeleri de Temmuz sayısında geniş yer tutuyor. Dil ve Edebiyat dergisinin bu sayıdaki şairlerinden bazıları ise şunlar: Rasim Demirtaş, Hasan Suver, Nevzat Bayhan, Ethem Erdoğan…

Karışım/Melez Kimlikler

     Dil ve Edebiyat dergisinin Temmuz sayısında kapağa taşınan ve geniş hacmi ile dikkat çeken “Bir Kimlik Arayışı: İslam ve Müslümanların Dünyasına Kimlik Ekseninde Bakmak ‘Ben Kimim?’ başlıklı yazısında Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak; Türkiye’de kimlik tartışmalarındaki ana kırılma noktalarına değindikten sonra yakın zaman içinde ortaya çıkan karışım/melez kimliklere odaklanıyor. İlbak, kimlik sorunlarının Tanzimat’la başladığına dikkat çekerek, Tanzimat’ın medeniyetimizle kurduğumuz aidiyet ilişkisini bozduğunu, üst kimlikleri Müslümanlık olan kesimlerin etnik milliyetçilik üzerinden ayrıştırılarak birbirine düşürüldüğünü belirtiyor. Bu kırılmanın derinleşerek devam ettiği tarihî sürecin küreselleşme ile kazandığı farklı boyutlar üzerinde de durulan yazıda, küreselleşme ile başlayan yeni sömürgeleştirme ve pop kültürle üretilen konfeksiyon kültürün meydana getirdiği kimliklerin “İslami kesimde yeni/alışık olmadığımız kimlik krizlerine ve tanımlanamayan kimlikler edinilmesine sebep oldu”ğu tespiti yapılıyor. Küreselleşme sürecinin dini izafileştirdiği ve kişiye özel kıldığı; bunun sonucunda da dindarlık ve dinî yaşama biçiminin kimi zaman bir gösteriye dönüştüğü vurgulanıyor.

     İlbak şöyle diyor: “Bireyselleşen dindarlık seküler-pragmatist yeni tipler ve kimlikler üretti. Metalaşan gündelik hayat, dinin en temel tehdidi olmaya başladı. Tüketim kültürünün hakim olduğu, meşruiyetine bakılmaksızın sınırsız kazanma/harcama fikrine odaklanan ve hayatın anlamını hedonizmde arayan yeni köksüz zengin, dinî hayatını kaynaklardan mahrum masalcı, menkıbeci ve Mesihçi geleneği dayatan cinci-dinci hocaların öğretileriyle meşrulaştırma çabasındadır. Bu hayat ve tercih biçimi dinî yaşantıyı olumsuzlamakta ve kimlik krizini seküler yaşama biçimine oranla büyük ölçüde aşındırmaktadır.

     Küreselleşme ve çılgınca zenginleşme sürecinde din, geçmişte özdeşleştiği medeniyet, kültür, tarih ve gelenekten özgünlüğünü zayi ederek İslami öz ve değerlerden kopma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.”

     Modernleşme ve küreselleşmenin İslami kesime mensup bireylere yeni bir ‘kimlik’ dayattığının altını çizen İlbak; bu kimliğin “Batılı-kapitalist yaşam ve ilişki biçimlerini kimliklerindeki İslami unsurla birleştirdiğini” ve “‘melez/gri /karma /senteze dayalı’” zıtlıklar ve çelişkilerle dolu bir süreci inşa ettiğini söylüyor.

Edebiyat ve Eleştiri

     Doğan Hızlan’ın Haziran ayı içerisinde Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğinde yapmış olduğu Edebiyat ve Eleştiri başlıklı konferans da Dil ve Edebiyat dergisinde yer alan önemli metinler arasında yer alıyor. Hızlan, eleştirinin ne olduğu, edebiyat eleştirisine nasıl bakıldığı, eleştiri yöntemlerinin neler olduğu üzerinde genişçe duruyor. Hızlan’ın altını çizdiği konulardan biri de edebiyat eleştirisi ile edebiyat tarihi arasındaki ilişki: “Bir eleştirinin sağlam ve tutarlı olması için, öncelikle eleştirmenin edebiyat tarihini iyi bilmesi gerekiyor. Bizde bazen edebiyat tarihi ile eleştiri birbirine karıştırılıyor. Eleştiri, ne olursa olsun, bugünün bir değerlendirmesini yapar; ama eseri yazanın tarihî süreç içindeki yerini de gösterir.” Doğan Hızlan, eleştirmenin edebiyat tarihi ile kurduğu sıkı ilişki gibi güncel gelişmeleri de takip etmesi popüler yayınları, eğilimleri gündemine alması gerektiğini de söylüyor. Hızlan, çok yönlü ve farklı alanlarla irtibatlı çalışma disipliniyle yapılmış edebiyat eleştirisine ihtiyaç duyulduğunun da altını çiziyor.