MEDENİYETİMİZİN AYDINI: ÜZEYİR
İLBAK
Üzeyir
İlbak'ın, Dil ve Edebiyat Dergisi’nin düşünsel yükünü taşıyan bazı kültür ve
medeniyet merkezli metinleri, "Medeniyet ve Kültürde Değişim" (İşaret Yayınları)
başlığıyla kitaplaştı. Medeniyet ve kültür gibi modern döneme damgasını vurmuş
iki kavramı odağına alan İlbak, bu kavranılan Batılı aydınlar ve yerli
oryantalistlerin aksine vahiy temelli bir çizgide irdeliyor, Kur'anî
referanslarla ilerliyor. İlbak'ın bu tutumu önemli, çünkü Batılılaşmayla
birlikte kendi meselelerimizi Batılı terimler ve ölçütlerle değerlendiren bir
topluma dönüştük; yazarımız, yaşadığımız sıkıntıları aşmak için bizleri
ayetlerle uyandırmaya çalışıyor, Müslümanlar arasındaki çatışmaları dindirmenin
yolunun ilahi çağrıya kulak vermekten geçtiğini hatırlatıyor. Entelektüel
donanımım gösteren bir işaret olarak meseleleri geniş bir sahada tartışıyor ve
belli bir sonuca bağlayabilmek için insanlık tarihinin başlangıcına dek iniyor,
kutsal kitapların indirilişinden ülkemizdeki Batılılaşma macerasına, oradan da
günümüze kadar geliyor. Hatta güncel olaylar, klikleşmeler bile onun gündeminde
kendine yer buluyor; bu bağlamda 'Paralel Yapı' ve 'Gezi Parkı Olayları'
hedefindeki iki konu. "Medeniyet ve Kültürde Degişim"i okuduğumuzda, Kur'an'a
dönmemizin bizim için hayati önem taşıdığını bir defa daha idrak ediyor ve
ilgilenmemiz gereken problemler hususunda sağlam bir bilinç kazanmış oluyoruz.
Günlük politikanın sığ sularında asıl meselelerini kaybeden Müslümanlar, ancak
böyle çalışmalar sayesinde uyanışa geçebilirler. Bu toparlayıcı girişten sonra
"Medeniye! ve Kültürde Değişim"i daha derinden incelemeye çalışalım.
Kitabın "Medeniyet Tasavvurunun Ahlaki Temelleri"
başlıklı açılış yazısında geçen şu cümleler, aslında Üzeyir İlbak’ın dünya
görüşünü, durduğu yeri özetler nitelikte: "Sezai Karakoç ve Diriliş geleneğiyle
yolu kesişenler çok iyi bilir ki medeniyetler din ekseninden neşet eder ve o
temel eksenin değerleri üzerinden gelişim süreçlerini sürdürür." (s.20) Sezai
Karakoç ve Diriliş vurgusu çok önemli; özgeçmişinde "Babıâli'yi ilk kez 1979
yılında gördü. Üretmen Han'da yazı ve şiirlerini okuduğu Sezai Karakoç'la da o
yıl tanıştı. Üniversite ve Cağaloğlu yıllarında hep uğradığı Karakoç'u bugün de
ziyaret etmeye devam etmektedir." yazan llbak, Cumhuriyet sonrasında Necip Fazıl
ve Sezai Karakoç'la belirginleşen İslami çizginin takipçilerindendir. Büyük Doğu
ve Diriliş'in kılavuzluğunda yetişen bir nesle mensup olan yazarımız, kalemini,
üstatların işaret ettiği İslami ideallere hasretmiştir, diyebiliriz. Nasıl bir
ide-aldir bu? Emperyalist devletlerin baskısından kurtulmuş, Batılılaşmanın
hastalıklı bil hâl olduğunu idrak etmiş ve lslami değerlere sadakatini
tazelemiş, Tanzimat sonrasının kirlerinden arınmış bir Türkiye. Fakat Üzeyir
İlbak'ın idealleri, Türkiye'yle sınırlı değildir; o, İslam ümmetini bir bütün
olarak görür, ulus-devletlerin yaydığı sınırlayıcı algıyı dışarda tutar, İlbak;
gençliğini, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Atasoy Müftüoğlu ve Nuri Pakdil gibi
münevverlerimizin yoğun üretimde bulunduğu bir dönemde yaşamıştır ama bu
isimler, onun gelişim sürecini betimlemede yetersiz kalır. Çünkü 1970 ve 80'ler,
aynı zamanda yoğun tercüme faaliyetlerinin yıllarıdır. Seyyid Kutup, Mevdudi,
Ali Şeriati gibi farklı ülkelerden Müslüman düşünürler, ülkemizde de bir döneme
damgalannı vurmuş, günümüze kadar gelen etkilerde bulunmuşlardır, İslami
hareketlerin seyrini bilenler, İlbak'ın metinlerinde söz konusu isimlerin
tesirini de hissedeceklerdir.
"Medeniyet ve Kültürde Değişim'i okuyanlar, Üzeyir
llbak'ın şeyh-mürit ilişkisine, kerametlere, menkıbelere dayalı bir din
algısının uzağında, vahiy temelli bir İslam anlayışına sahip olduğunu
görecekler. Yazarımızın üzerine basa basa dile getirdiği gibi İslam'ın ilk emri
"Oku" ifadesidir ve insan, aklını hakikate ulaşma çabasıyla işleterek Kur'an'dan
ve hadislerden gerekli ilkeleri çıkarabilecektir. Günümüzde yaşadığımız birçok
problemin nedeni, işte hakikatle arasına mesafe koyan topluluklardır, gene
yazanınızın bir toplum eleştirisinden alıntı yapalım: "Hizip tartışmalarında
herhangi bir konuda siz 'Kur’an en önemli kaynaktır' diyorsunuz; hizipçi aydın
'Elimde bu konu hakkında bir hadis var' diyor. Hadis naklediyorsunuz,
'Abilerimiz, üstatlarımız şöyle şöyle dedi' diye itiraz ediyor. 'Gelin Kuranı,
hadisi anlamaya çalışalım' diyor-sunuz, 'anlayamayız!' diye karşınızda pozisyon
alıyorlar. 'Kuran’ı, hadisi anlayanı anlasak bari gelin âlimlerimizi
anlayalım... Anlamaya çalışalım; doğru olan bir şeyler anlayalım, ne olur'
diyorsunuz, dehşet içinde âlimlerin de anlaşılmadığını, saygı gösterilmediğini,
her birinin ait olunan hizbin başındakilerinin söylediklerine nispetle kabul
veya reddedildiğini fark ediyorsunuz." (s.141) Üzeyir İlbak'ın toplumsal
plandaki bir diğer önemli eleştirisi ise dinin yozlaşmasına, asıl anlamından
saptırılmasınadır. Kur'an'ın emirleriyle Batılı yaşam tarzını birleştirmeye
çalışanlar, ortaya trajikomik görüntülerin çıkmasına neden olmaktadır. Yeme içme
alışkanlıklarımız olsun, giyim kuşam ve iletişim biçimlerimiz olsun, hiçbiri
asıl ait olduğumuz hakikat medeniyetinin kimliğiyle örtüşmemektedir. Bu açıdan
bakıldığında "Medeniyet ve Kültürde Değişim", iki yüz yıllık Batılılaşma
maceramızın olduğu kadar 2000 sonrası Müslümanlarının da eleştirisidir. Yeni
Türkiye kavramını sahiplenmekle beraber içinin doldurulması gerektiğini düşünen
ve buna ilişkin çeşitli önerilerde bulunan Üzeyir llbak, birtakım endişelerini
de saklamamaktadır. Yazarımızın şu satırları, siyasilerimize fikirle sloganı
karıştırmamaları yönünde bir uyarı olarak okunabilir:"(...) tezlerimizi sadece
'yeni' ekseninde kavramsallaştırarak 'Yeni Türkiye’ ve 'Yeni Sosyoloji 'ye
ulaşabilir miyiz? (s.77)
Yüz yıllarca üç kıtayı adaletle yönetmiş Osmanlı
Devleti'nin kodlarını derinden benimseyen Üzeyir llbak, son otuz yıl içerisinde
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşadığımız sorunları ve Gezi Parkı Olaylarını da
gene bu toprakların aydını olarak ele alır. Maddi ve manevi büyük yıkımlara
sebep olan ve esasen Batılı emperyalist güçlerin kışkırttığı kardeş kavgasımn
son bulması gerektiğini ifade eder. Çünkü aramızdaki İslam bağı, Allah katındaki
en kutlu bağdır ve farklı dillerle konuşmamız da Allah'ın ayetleri arasında yer
almaktadır. Gezi Parkı Olayları ise yine Batılıların ve ülkemizdeki Batıcıların
eliyle ortaya çıkmış bir kalkışmadır. Hedefinde kadim medeniyetimizin değerleri
yer almaktadır. Temelinde ise ülkemizi 19. yüz yılda istila etmeye başlamış
seküler zihniyet bulunmaktadır.
Üzeyir İlbak'ın "Medeniyet ve Kültürde Değişim" adlı bu
çok yönlü ve son derece eleştirel kitabını, günümüzün zihnini Batıya ayarlamış
sözde aydınları ve maalesef 2000'li yıllarda sekülerleşmeye başlayan kimi
Müslümanları dikkatle okumalılar. Son olarak bir de müjde verelim: Bu kitap,
"Medeniyet Tasavvurumuz" üçlemesinin ilk kitabıydı. Seri, "Dil ve Edebiyat 'ta
Değişim" ve "Medeniyet ve Kültürde Değişime Direnen Öncüler" adlı kitaplarla
devam edecek.