Nevzat Bayhan: "Artık Ramazanlar Millî Değil
Milletlerarası"
Kültür ve medeniyet, millî ve milletlerarası muhasebeler ışığında
Ramazan’ı değerlendiren Nevzat Bayhan, “Tarihin hiçbir döneminde Ramazanlar
bugünkü kadar aşkla ve şevkle kutlanmamıştır. Ramazan artık öyle bir hâle geldi
ki; kültürdü, medeniyete dönüştü.” dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin
katkılarıyla düzenlenen 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nın Edebiyat Sanat ve
Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirdiği Beyazıt
Ramazan Sohbetleri, önemli bir toplantıya daha imza attı. Beyazıt Camii yanında
kurulan çadır, Ramazan’ın 5. gününde
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği
Eğitim ve Kültür İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, gazeteci yazar ve
Darülaceze Müessese Müdürü Nevzat Bayhan, “Kültür, Medeniyet ve
Ramazan” başlıklı bir konuşma yaparken sohbetin sunumunu Türkiye Kitap ve Kültür
Fuarı Genel Koordinatörü Osman Sarıköse gerçekleştirdi.
Nevzat Bayhan konuşmasında; Ramazan’ın manevî katkıları, kültür ve
medeniyet olarak insanlığa yansımaları, Darülaceze’nin tarihçesi ve önemi ile
kültür etkinliklerine dair yorumlarını dile getirdi.
“BİR ZAMANLAR”IN KİTAP KORKUSU
Konuşmasının başında Türkiye Diyanet Vakfı, İBB Kültür A.Ş. ve ESKADER’e
Ramazan’da ortaya koydukları kitap ve kültür faaliyetlerinden dolayı teşekkür
eden Nevzat Bayhan, kitap okumanın önemini vurgulamanın mahiyetini dile getirdi.
Okumanın emredildiği bir dine mensupken dünyanın en az okuyanlarından olmamızın
çelişkisini ifade ederek; bir dönem kitap okumanın tehlikeli bulunmasının, hatta
içeriğine göre adli cezalara çarptırılmakla son bulan kitap merakının kitaba
karşı korku geliştiren bir toplum meydana getirmiş olabileceğinin altını çizdi.
Fuarlarla bu anlayışın giderek yumuşamasının ise sevindirici olduğunu
belirtti.
Bayhan, Ramazanın manevî dünyamıza etkilerinden söz ederken, insanın
vaziyetini anlaması ve Allah’a yakınlaşması için bir vasıta olduğunu ve
Ramazan’ın bir kültür meydana getirdiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“İftar ve sahur kültürü olmasının yanı sıra çocuklar için öğlene kadar
oruç tutma kültürüdür Ramazan. Kültür, bir toplumun ruhî, dinî, duyuş ve düşünüş
birliğini sağlayan gelenekler bütünü. Oruç, sahur, iftar, Teravih gibi
kavramlar, Ramazan’da daha fazla ön plana çıktığından Ramazan’a özgü bir hâle
geliyor. Yaşam akışı da Ramazan boyunca bu kavramlara göre oluyor. Mekânlar da
ayrı bir hal alıyor. Selâtin Camilerde aydınlatma çoğalıyor, mahyalar asılıyor.
Mahya için eskilerin açık hava reklâmcılığı diyebiliriz. Gökyüzünde kümelenmiş
yıldızlar gibi görünüyorlar. Ayrı bir namaz ve ayrı bir sesle şenleniyor
camiler.”
RAMAZAN ARTIK BİR MEDENİYET
Ramazanlarda insanın ne kadar dayanıklı olduğunun ortaya çıktığını
belirten Nevzat Bayhan, insanın yaradılışının zihniyle kendini sınırlamaya
elverişli olduğunu, sahura kalkmanın oruca niyetlenmek yanında bir dayanıklılık
terapisi olduğunu ifade etti. Sahur’un aynı zamanda Teheccüd vakti olduğunu da
hatırlatan Bayhan, sahura kalkınca kılınmasının büyük mükâfatları olduğunu
kaydetti. İnsanın Teravih’i kıldığında o günü başarıyla tamamladığını ve bir
sonraki güne hazır olduğunu hissettiğine dikkat çeken Nevzat Bayhan, bugünün
Ramazanlarına ilişkin şunları söyledi:
“Tarihin hiçbir döneminde Ramazanlar bugünkü kadar aşkla ve şevkle
kutlanmamıştır. Dernekler, vakıflar ve belediyeler, seferber olup iftar
veriyorlar. Sokak iftarları var. Ramazan artık öyle bir hâle geldi ki; kültürdü,
medeniyete dönüştü. Kültür millîdir, bir ülkenin sadece içini ilgilendirir;
medeniyet ise milletlerarasıdır. Bugünkü Ramazanlar da artık milletlerarası
olmuştur, bugünkü teravihler de medeniyettir. Hem Müslümanlara hem de
gayrimüslimlere iftarlar verilmekte. Bu gayrimüslimlerin de çok hoşuna gidiyor
ve onlar da iftar vermek için seferber oluyorlar.”
MANEVÎ YOLCULUK İÇİN FIRSAT
Dünyaya bir mesaj vermek istiyorsak Ramazan’ı çok iyi yaşamamız
gerektiğini vurgulayan Bayhan, hatalarımızı görmemiz ve eksiklerimizi düzeltmek
için tefekkür etmemiz gerektiğini belirtti. İnsanın siluetinde barınan
özelliklerine itibar etmeksizin sadece insan olmasıyla ilgilenmenin gerçek bir
aydınlanma olduğunu dile getirdi. İnsanın önce kendine hoşgörülü olmasının
gereğinden bahsederken insanların birbirinde fâni olması gerektiğini ifade eden
Nevzat Bayhan, oruçtan zevk almak için geçilecek merhaleleri şöyle sıraladı:
“Oruçtan zevk almıyorsak durumumuzu en baştan ele almamız gerekir. İlk
olması gereken ‘İman-ı billâh (Allah’a iman etmek)’tır. İkincisi, ‘Marifetullâh’
yani Cenab-ı Hakk-ı tam anlamıyla kavrayabilmektir. Üçüncüsü, ‘Muhabbetullâh’,
yani ‘Kahrın da hoş, lütfun da hoş’ diyebilmektir. Dördüncüsü ise ‘Zevk-i
Ruhani’dir. Orucumuzdan zevk alıyorsak ‘Zevk-i Ruhani’ye ermişizdir. Bütün
bunlar seyri sülûktur. Bu yolda ilerlemek için çaba göstermek gerekir.”
ABDÜLHAMİT HAN’IN KİMSESİZLERE HEDİYESİ
Nevzat Bayhan, müdürlüğünü yaptığı Darülaceze’yi ise şöyle anlattı:
“Darülaceze’de ayrı bir dünya var. Balkan Harbi sonrasında İstanbul, göç
eden insanlarla dolup taştı. Adım atacak kadar yer kalmayınca bunun için bir
çare düşünüyor Abdülhamit Han. Devletin bütçesi son derece yetersizken çözüm
yolları arıyor ve yeni bir bina yaptırarak kimsesiz ve acizleri istihdam ediyor.
Geniş bir arazi aranırken Okmeydanı, havası nedeniyle tercih ediliyor.
Abdülhamit Han, kendi parasını toparlayıp 10.000 mecidiye ile yola çıkıyor.
Birkaç yardımseverin dâhil olmasıyla o zamanlar için dünyanın en görkemli
darülacezesi meydana getiriliyor. Abdülhamit Han’ın kendi elleriyle yaptığı
mobilyalar hâlen binanın içindedir. Kendisi hem sanatı hem de yardımı seven bir
padişahtı.”
Darülaceze’nin içerisinde camii, kilise ve sinagog bulunduğuna dikkat
çeken Nevzat Bayhan, dinlere azami saygı gösterildiğini, Osmanlı döneminde
binanın yarısının Müslümanlara, yarısının ise gayrimüslimlere ayrıldığını
kaydetti. Darülaceze’de sadece yaşlıların değil, 0-6 yaş arası yetimlerin de
bulunduğunu anlatan Bayhan, Abdülhamit’in vasiyetine uyarak evlat edinmenin
büyük bir hayır olduğunu ifade etti.
KÜLTÜREL GECİKME VE KUL HAKKI
Nevzat Bayhan, şükretmeyi öğrenmemiz gerektiğini, sahip olduklarımızı
başkaları ile paylaşmamızın şükretmenin bir ifadesi olduğunu ve teknolojik
rahatlıkların Allah’ın birer lûtfu olduğunu anlattı. Bayhan, toplum içindeki
insanın, başkalarını zorda bırakacak ve yoracak şekilde davranmaması
gerektiğinin, bütün bunların kul hakkı olduğunu ve affedilmeyen günahlardan
olduğundan çekinilmesi gerekenlerden olduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin dört bir yanından Ramazan kültürüne dair örnekler anlatan
Nevzat Bayhan, Ramazan’ın hem kültür hem de medeniyet olduğunu dile getirdi.
ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, geçmişte yaz aylarında duraksamaya
giden kültür etkinliklerinin Ramazanların yaza gelişiyle kabına sığmayan bir
hareket kazandığına dikkat çekti ve Eski İBB Kültür A.Ş. müdürü olan Nevzat
Bayhan’a kültür organizasyonlarını dışarıdan nasıl değerlendirdiğini sordu.
Faaliyetler, mekânlar ve muhteva konusunda büyük bir gelişme yaşandığını
belirten Bayhan, şimdilerde neredeyse her sokakta Ramazan etkinliklerinin
mevcudiyetini dile getirdi ve Ramazan’ın etkinliklere eğlence boyutunun dışında
kültür boyutuyla da yansıdığını ve bu konuda ümitvar olduğunu sözlerine ekledi.
ESKADER Yönetim Kurulu’ndan Fatma Yargıcının Darülaceze’deki kültürel
faaliyetler konusundaki sorusu üzerine bir sergi düzenleyerek müze açmayı
planladıklarını belirten Nevzat Bayhan, sakinleri mutlu edecek bahçe
etkinlikleri planladıklarını anlattı ve Darülaceze’nin bizim için büyük bir dua
ve sevap kaynağı olduğu vurgusu ile sözlerini noktaladı.
Beyazıt Sohbetleri