6 Eylül 2011 Salı

Kaybettiklerimiz

Halim Özyazıcı: (14.01.1898 – 30.09.1964)
Hattat. Hasan Rızâ ve Kâmil Akdik’den sülüs ve nesih yazılarını, Hulûsi Efendi’den nesta’lik, Tuğrakeş İsmâil Hakkı Bey’den celi sülüs ve tuğrayı, Ferid Bey’den divânî yazıyı meşk etti. Tashihsiz yazı ustası. Bir çok câminin kuşak yazısını yazdı. Çok sayıda celi levha, sülüs-nesih murakka’ ve meşk kıtaları yazdı. Hat sanatını insanlara sevdirdi.
Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan: (1898 – 30.09.1978)
İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'nden mezun olduktan sonra Daru’l-Funun'un Fransızca ve Farsça Bölümlerini bitirdi. İslam Edebiyâtı’nda Leyla vü Mecnun Mesnevisi Başlıklı Tez'iyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakultesi'nda doktorasını ilk veren doktora öğrencisi oldu. Beşiktaş Sultânisi'nde başlayarak İstanbul'un çeşitli Liseler'inde, son olarak da Kabataş Erkek Lisesi'nde Fransızca, Türkçe ve Edebiyat Öğretmenliği yaptı. Üniversite Reformundan sonra Edebiyat Fakultesi Türk Dili ve Edebiyâtı Bölümü'ne Metin Şerhi Doçenti oldu. 1941 de profösörlüğe yükseldi. Eski Türk Edebiyâtı Kürsüsü Başkanlığı'na getirildi. Şiirlerini önce Serveti Funun'da, daha sonra Edebiyat Gazetesi, Gündüz, Gençlik dergilerinde yayımladı. Asıl uzmanlık alanı Divan Edebiyatı Araştırmaları yanı sıra İran ve Pakistan’dan yaptığı Çeviriler'le, Cumhuriyet Dönemi'nde
Mustafa Düzgünman: (09.12.1920 – 12.09.1990)
Attar, ebru ve cilt sanatkârı. 1920 Üsküdar doğumlu olan Mustafa Düzgünman, ebruyu, akrabâsı olan Necmettin Okyay’dan öğrenmiştir. Bu sanata ilk önemli katkısı, ustasının bulduğu çiçekli ebru tarzını ıslah etmesidir. Papatya ebrusu onundur. Çamlıca toprağı yanında bâzı pigment boyaları da ilk o kullanmıştır. Bu sâyede Türk Ebrusu’nun kalitesi dünya ebrusu seviyesine yükselmiştir. Sanâyi Devrimi sonrasında el emeği gözden düşünce, birçok sanat dalıyla birlikte, ebru da târih sahnesinden silinmenin eşiğine gelmişti. Mustafa Düzgünman bu kötü gidişe tek başına direndi ve İnançla üretti. Bu sâyede, Türk Ebru Sanatının geleneksel tekniği ve bilgi birikimi, arada bir kopukluk olmadan, yeni kuşaklara aktarılmış oldu
Prof. Dr. Şinâsi Tekin: (1933 – 16.09.2004)
Türkolog. 1933’te Balıkesir’de doğdu. 1964 yılında Atatürk Üniversitesinde profesör oldu. 1965 yılından îtibâren vefat edinceye kadar Harvard Üniversitesi’nde Eski Türkçe ve Osmanlı Türkçesi dersleri verdi. 1997’de Ayvalık’ta Alibey Adasında Harvard ve Koç Üniversitelerinin işbirliği ile benzersiz akademik bir ortak oluşturduğu Osmanlı Türkçesi Yaz Okulu’nu başlattı. 28 yıl aralıksız olarak yayımlanan Türklük Bilgisi Araştırmaları (The Journal of Turkish Studies) dergisi ile yerli ve yabancı uzmanların eserlerini Türkolojinin hizmetine sunan Şinâsi Tekin’in eşi Gönül Alpay Tekin’le birlikte doğu dilleri ve edebiyâtının kaynakları dizisinde altmıştan fazla metin yayımlamıştır.

Bekir Sıtkı Sezgin: (01.07.1936 – 10.09.1996)
İstanbul Şehremini’de doğdu. Babası Hâfız Hüseyin Efendi (1899-1969), annesi Feride Hanım’dır. 1942 yılında ilköğretime başladı, lisede okurken babasının teşviki ile İstanbul belediye Konservatuarı’na giren Sezgin mezuniye-tinin ardından vatani görevini tamamladıktan sonra 1958’de İzmir’e yerleşti. 1959’da İzmir Radyosu’nun sınavını kazanarak “yetişmiş sanatkar” olarak göreve başladı. Aynı yıl içinde solist, bir diğer sınavla da “Birinci sınıf ses sanatkarı” unvanını aldı. 1967 yılından itibaren aynı kuruluşta stajyer sanatkârlara öğretmenlik yaptı. 1973’de İzmir Radyosu’nda “Klasik Koro Şefi” oldu. 1976’da İstanbul Devlet Türk Mûsikîsi Konservatuarı Öğretim üyeliğine başladı.

Bekir Sıtkı Sezgin, musiki ve din kültürü yüksek bir aileye mensuptur. Sesi çok güzel olan babası Hafız Hüseyin Efendi, Hafız Hasan Akkuş, Fatih Camii imamı Ahmed Rasim Efendi (Filibeli Arap Hafız), Hafız Ahmed Efendi, Hafız Sadettin Efendi’lerden musiki dersleri alarak müziğe başlamıştır.

Çok küçük denecek yaşlarda , henüz 3-4 yaşlarında iken sokakta babası ile dolaşırken babasını evlerinin yakınında bulunan kahveye sürükler, gramofonun yanına oturur ve saatlerce plak dinlerdi. Üç buçuk yaşında “Hıfz”a başlayan Bekir Sıtkı Sezgin “Hıfz”ı beş yaşında tamamladı. Ortaokulun son sınıflarına kadar özel musiki eğitimi aldı ve dini musikimizin her formuna ait eserler meşk etti, az çok bilgi sahibi oldu. Bu dersler babası tarafından yeterli bulunmadı ve mevlidhan Hafız Mecid Sesigür, Laleli Camii Başmüezzini Hafiz Numan, Nuruosmaniye Camii İmamı Hafiz Hasan Efendi’den na’t, mevlid, Ezan, talim, mahrec-i huruf dersleri aldırttı ve ardından “Bu zamana kadar musikiyi sana pratik olarak öğrettik. Şimdi ilmi yönden öğrenim görmenin zamanı gelmiştir. "Hadi bakalım! Konservatuar imtihanına gir, muhakkak en iyi derece ile kazanacaksın” diyen babasının sözleri onun sınava girmesini ve başarılı olarak kazanmasını sağlamıştır. 1959 yılından sonra İzmir’de Zakirbaşı İlhami, Manisalı Hafız Ahmed, Mübaşir Kemal, Hafız İsmail Efendi’den bilmediği klasik eserleri, tevşih, durak, tavır ve üslup öğrenen büyük üstad, bütün bu titiz derslerin sonucunda usta bir ses icracısı olarak kendisine üstün bir zemin hazırladı.

Bekir Sıtkı Sezgin, 1964 yılında İzmir’de evlendi. 1965’de H. Kudsi, 1967’de H. Siyami, 1969’da F. Hümeyra adlı çocukları dünyaya geldi. Büyük üstad 10 Eylül 1996 tarihinde İstanbul’da vefat etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder