DED Çorum Şubesi ‘Arap Baharı ve Türkiye‘ konulu konferans düzenledi.
‘Türkiye Arap ülkelerine örnek’
Çorum Belediyesi ile Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şubesi ortaklaşa 'Arap Baharı ve Türkiye' konulu konferans düzenledi. 27 Eylül Salı akşamı Dil ve Edebiyat Derneği Konferans Salonu’nda düzenlenen ve Prof Dr. Mevlüt Uyanık'ın konuşmacı olarak katıldığı programı Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şube Başkanı Turhan Candan ve çok sayıda vatandaş izledi.
Mevlüt Uyanık, konuşmasında Arap dünyasının Tunus'ta "Yasemin Devrimi" adı altında başlayan Mısır'da ivme kazanan ve Libya'da iç savaşa dönüşen dünya ölçeğinde en fazla bireysel silahlanmanın olduğu Yemen'de ise "sivil itaatsizlik" eylemleriyle başlayıp kabile-yönetim ve terör (El-Kaide) savaşlarına dönüşen bölgesel bir uyanış rüzgârının etkisi altında kaldığını belirterek Araplar’ın bu olayları "2. Arap Baharı" diye isimlendirdiğini söyledi.
Arap halklarının değişiklik istediğini ama gerçekten demokratik bir yönetim gelecek ve kaynakları azami oranda halkın ihtiyaçları için kullanacak mı? sorusunun ise belirsizliğini koruduğuna dikkat çeken Uyanık, “Öyle görünüyor ki bu zor; çünkü en son Mısır örneğine baktığımız zaman "Mübareksiz bir Mübarekçilik" söz konusu gibi. Yargılanma süreci başladı ama Mübarek ekibinin Mısır yönetimindeki ağırlığı apaçık ortadadır.
Uyanık, “Araplar değişiklik istiyorlar ama bunu din merkezli yani bir nevi İslamcılık şeklinde olmasını istemiyorlar. Zaten oldukça muhafazakâr olan yapıya dini yorumlarla meşruiyet sağlanıyor. İktidar tarafı, Başkanlık sarayı önündeki Seb'ın caddesinde kılınan Cuma namazı hutbesinde toptan 'Allah'ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin' diyor fitne ile ilgili hadisleri okuyorlar. Allah'a, Hz. Peygambere ve sizden olan Emir'e itaat edin, eğer ayrılığa düştüğünüz bir husus olursa Allah'a götürün" ayetini vurguluyorlar. Allah'ın sabredenlerle beraber olduğunu ve ayrılığa düşüp enerjiyi boşa harcanmaması gerektiğini söylüyorlar. "İsyan'ul Medeni" denilen itaatsizliğin hayatı kilitlediğini, yolları kesmenin, gazı kesmenin fitne olduğunu anlatıyorlar. Nitekim Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih de muhalefeti yol kesici, terörist ve müfsitler olarak niteledi. Meydan okumalarına aynı meydan okumayla cevap vereceklerini söyledi. Kendisine 32 yıl iktidarda olduğunu söyleyenlerin, üç ay içinde memleketi felakete sürüklediğini belirtmesi tam bir paradokstu. Yani mevcut durumun iyi olmadığını o da kabul etmektedir. Nitekim İstanbul'da dünyanın en fakir 48 ülkesinin durumunu görüşmek için yapılan uluslararası toplantıda Yemen var. Buna karşılık, muhalefette önemli ölçüde ayetlerden hareket ediyor ve silahsız bir direnişi öncelediklerini söylüyorlar.”
Özgür ve demokratik bir yönetimin olabilirliği için de Türkiye'yi örnek gösterdiklerini belirten Uyanık, “Türkiye'de son onlu yıllarda İslami değerleri önemseyen muhafazakâr bir yönetim var ama batı ile ilişkilerini geliştirmek isteyen, demokratik değerleri evrensel kriterler ölçüsüne yükseltmek için Avrupa Birliği’ne girme sürecini hızlandıran bir ülke olarak görüyorlar. Başbakan Erdoğan 1990'lı yıllarda İstanbul belediye başkanlığı döneminden bu yana yaptıklarıyla "pozitif örnek" olarak sunuluyor.” dedi.
Uyanık, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ziyaretinin ve halkın arasına karışıp onlarla görüşmesinin pozitif örneği iyice pekiştirdiğini, bireysel bu tutumların örnekliğinde tabiî ki Türkiye'nin başta Filistin ve Gazze ablukasına yönelik siyasi tutumlarının, Suriye ve Libya'da sivil halka yönelik uygulamaların kaldırılmasını talep etmesinin, Somali’de olduğu gibi toplumsal ve insani dramda çözüm için çabalamasının, uluslararası alanda sürekli mazlumun yanında olup, saldırganı kınamasının oluşturduğu minnettarlığın büyük etkisi olduğunu belirtti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder