Karışım/Melez Kimlikler
Dil ve
Edebiyat dergisinin 67. sayısı çıktı!
Dil ve
Edebiyat, bu sayısında Üzeyir İlbak’ın kaleminden modernleşme ve küreselleşme
süreciyle belirginleşen kimlik arayışlarını ele alırken; Doğan Hızlan’ın Türkiye
Dil ve Edebiyat Derneği’ndeki konferansından hazırlanan “Edebiyat ve Eleştiri”
başlıklı bir metnine de yer veriyor. Ahmet Meral “Eğitim Serüvenimiz”, Yusuf
Akçay “Mitolojiden Milliyetçiliğe Dil” başlıklı yazıları ve İbrahim Kaya “Düğün”
adlı hikâyesi ile dergide yer alıyorlar.
M. Atilla
Maraş’ın Metin Önal Mengüşoğlu biyografisi ile devam eden dizi yazısı ve Prof.
Dr. Hikmet Özdemir’in Ramazan üzerine değerlendirmeleri de Temmuz sayısında
geniş yer tutuyor. Dil ve Edebiyat dergisinin bu sayıdaki şairlerinden bazıları
ise şunlar: Rasim Demirtaş, Hasan Suver, Nevzat Bayhan, Ethem
Erdoğan…
Karışım/Melez Kimlikler
Dil ve
Edebiyat dergisinin Temmuz sayısında kapağa taşınan ve geniş hacmi ile dikkat
çeken “Bir Kimlik Arayışı: İslam ve Müslümanların Dünyasına Kimlik Ekseninde
Bakmak ‘Ben Kimim?’ başlıklı yazısında Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın
Yönetmeni Üzeyir İlbak; Türkiye’de kimlik tartışmalarındaki ana kırılma
noktalarına değindikten sonra yakın zaman içinde ortaya çıkan karışım/melez
kimliklere odaklanıyor. İlbak, kimlik sorunlarının Tanzimat’la başladığına
dikkat çekerek, Tanzimat’ın medeniyetimizle kurduğumuz aidiyet ilişkisini
bozduğunu, üst kimlikleri Müslümanlık olan kesimlerin etnik milliyetçilik
üzerinden ayrıştırılarak birbirine düşürüldüğünü belirtiyor. Bu kırılmanın
derinleşerek devam ettiği tarihî sürecin küreselleşme ile kazandığı farklı
boyutlar üzerinde de durulan yazıda, küreselleşme ile başlayan yeni
sömürgeleştirme ve pop kültürle üretilen konfeksiyon kültürün meydana getirdiği
kimliklerin “İslami kesimde yeni/alışık olmadığımız kimlik krizlerine ve
tanımlanamayan kimlikler edinilmesine sebep oldu”ğu tespiti yapılıyor.
Küreselleşme sürecinin dini izafileştirdiği ve kişiye özel kıldığı; bunun
sonucunda da dindarlık ve dinî yaşama biçiminin kimi zaman bir gösteriye
dönüştüğü vurgulanıyor.
İlbak şöyle diyor: “Bireyselleşen dindarlık
seküler-pragmatist yeni tipler ve kimlikler üretti. Metalaşan gündelik hayat,
dinin en temel tehdidi olmaya başladı. Tüketim kültürünün hakim olduğu,
meşruiyetine bakılmaksızın sınırsız kazanma/harcama fikrine odaklanan ve hayatın
anlamını hedonizmde arayan yeni köksüz zengin, dinî hayatını kaynaklardan mahrum
masalcı, menkıbeci ve Mesihçi geleneği dayatan cinci-dinci hocaların
öğretileriyle meşrulaştırma çabasındadır. Bu hayat ve tercih biçimi dinî
yaşantıyı olumsuzlamakta ve kimlik krizini seküler yaşama biçimine oranla büyük
ölçüde aşındırmaktadır.
Küreselleşme
ve çılgınca zenginleşme sürecinde din, geçmişte özdeşleştiği medeniyet, kültür,
tarih ve gelenekten özgünlüğünü zayi ederek İslami öz ve değerlerden kopma
tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.”
Modernleşme
ve küreselleşmenin İslami kesime mensup bireylere yeni bir ‘kimlik’ dayattığının
altını çizen İlbak; bu kimliğin “Batılı-kapitalist yaşam ve ilişki biçimlerini
kimliklerindeki İslami unsurla birleştirdiğini” ve “‘melez/gri /karma /senteze
dayalı’” zıtlıklar ve çelişkilerle dolu bir süreci inşa ettiğini
söylüyor.
Edebiyat
ve Eleştiri
Doğan Hızlan’ın Haziran ayı içerisinde Türkiye Dil ve
Edebiyat Derneğinde yapmış olduğu Edebiyat ve Eleştiri başlıklı konferans da Dil
ve Edebiyat dergisinde yer alan önemli metinler arasında yer alıyor. Hızlan,
eleştirinin ne olduğu, edebiyat eleştirisine nasıl bakıldığı, eleştiri
yöntemlerinin neler olduğu üzerinde genişçe duruyor. Hızlan’ın altını çizdiği
konulardan biri de edebiyat eleştirisi ile edebiyat tarihi arasındaki ilişki:
“Bir eleştirinin sağlam ve tutarlı olması için, öncelikle eleştirmenin edebiyat
tarihini iyi bilmesi gerekiyor. Bizde bazen edebiyat tarihi ile eleştiri
birbirine karıştırılıyor. Eleştiri, ne olursa olsun, bugünün bir
değerlendirmesini yapar; ama eseri yazanın tarihî süreç içindeki yerini de
gösterir.” Doğan Hızlan, eleştirmenin edebiyat tarihi ile kurduğu sıkı ilişki
gibi güncel gelişmeleri de takip etmesi popüler yayınları, eğilimleri gündemine
alması gerektiğini de söylüyor. Hızlan, çok yönlü ve farklı alanlarla irtibatlı
çalışma disipliniyle yapılmış edebiyat eleştirisine ihtiyaç duyulduğunun da
altını çiziyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder