Medeniyetlerin Kalbine
Dokunmak!
"Kültürel Miras"
Üzeyir İLBAK
Dil ve Edebiyat Dergisi ekim sayısında medeniyetlerin
kalbine dokunuyor.
Dil, edebiyat, kültür, siyaset ve bütünüyle hayatın üzerinde
yükseldiği yapının koordinatları çoğu zaman gündelik yaşamın akışı içinde
kaybedilir. Oysa geçmişi anlamak, bugünü anlamlandırmak ve geleceği okuyabilmek
tam da ait olduğumuz tarih ve coğrafyanın koordinat düzlemindeki yerini bilmek
ve bu konudaki dikkatimizi canlı tutmakla ilgilidir.
Dil ve Edebiyat Dergisi; “Medeniyetlerin Kalbine Dokunmak,
Kültürel Miras” başlıklı makalesiyle Ekim sayısında bu dikkatin canlı
tutulmasına çağrı yapıyor ve medeniyet algımızın nabzını tutmaya çalışıyor.
Medeniyet algımızı oluştururken birçok odak noktadan hareket
eder ve bir de coğrafi merkez tayin ederiz. Dergideki yazısında Üzeyir İlbak, bu
coğrafi merkezin koordinatlarını en eski yazılı kaynaklardan, stratejik tarihî
olay ve çekim alanlarına dayandırarak önce belirlemeye sonra da bu merkezden
hareketle ahvalimizi, ufkumuzu anlamlandırmaya çalışıyor.
İlbak, “Dünyanın kalbi Akdeniz havzasını kuşatan coğrafya,
yeryüzünün en eski medeniyetlerinin neşet ettiği yerdir.” tespitini yaparken
Yahudilik, İslamiyet, Hristiyanlık kaynakları başta olmak üzere Urugakina’nın
ilk yazılı hukuk kurallarından kadim Mısır kültürüne, Homeros’a, İbn-i Haldun ve
Braudel’e kadar uzanan bir literatür taraması yapıyor. Bununla birlikte,
devraldığı kültürel mirası belleğinde ve pratiğinde taşıyan “bugün”ü de ihmal
etmiyor yazar. İlbak, sadece kara ve denizlerden, taş, toprak ve sudan oluşmayan
bir coğrafi merkezi işaret eden tespitlerini sorgulamalarla sürdürüyor,
medeniyetlerin aynı potada birleşmesinin “bugün”e neler taşıdığını belirlememizi
istiyor. İlbak’ın sorusu mavinin içinden yeşili, kırmızıyı ve beyazı ayırmak
mümkün mü, gibi bir soru. Sonuç olarak, bizi biz yapan kimlik dediğimiz şeyin,
bizi geleceğe taşıyıcı bir özelliği bulunacaksa, bunun kimliğimizi oluşturan
renklerin, kültürel mirasın doğru bir şekilde belirlenmesi ile mümkün
olacağı…
Dil ve Edebiyat Dergisi ağır ve önemli bir konuyu
okuyucularının ilgisine sunuyor. Dergi her geçen gün takipçilerine daha
nitelikli bir nüsha sunmanın uğraşısında yoluna devam ederken Ekim sayısında
ayrıca şu yazı ve yazarlara yer veriyor:
Edebiyat ve Savaş (A’dan Z’ye), Biyografi Ustasının
Kaleminden: Meşâirü'ş- Şuarâ (Âşık Çelebi) Prof. Dr. Filiz Kılıç / Sahilime İnen
Hüzün Sadettin Kaplan / Sibel Eraslan (Söyleşi) “Şerefeye ‘cami balkonu’ diyen
bol ödüllü ediplerimiz var.” / Kenan Çarboğa’nın Güzel Muştu’su Yavuz Bülent
Bakiler / Mektuplar Neyi Taşır? Recep Garip / Gider (Şiir) Mehmet Atilla Maraş /
Vakıf Duası Prof. Dr. Hikmet Özdemir / Adlarımız Yabancılaşıyor mu? Yrd. Doç.
Dr. Yakup Yılmaz / Bahçekapı’dan Dünyaya Yol Giderdi M. Kamil Berse / Renklerin
Dili Fatma Tavukçu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder